a good Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • a good
    1. epey, epeyi, bir hayli; birçok: He was there a good while. Orada epey kaldı. A good many of the camellias were in bloom. Birçok kamelya çiçek açmıştı. 2. en az: They waited a good ten minutes. En az on dakika beklediler.
  • a good command of
    (a language) (bir dili) rahat konuşabilme.
  • a good deal
    1. çok: That cost him a good deal. Ona pahalıya mal oldu. Its climate is a good deal like Cairo´s. Havası Kahire´ninkine çok benziyor. 2. k. dili kelepir. 3. k. dili iyi bir şey.
  • a good deal/a great deal
    birçok, bir hayli.
  • a good distance off
    epey uzakta.
  • a good loser
    oyunu kaybedince kızmayan kimse.
  • a good many
    birçok, hayli.
  • a good provider
    ailesine iyi bakan kimse.
  • a good turn
    bir iyilik: He did me a good turn. Bana bir iyilik etti.
  • a good turn
    iyilik.
  • a good way
    k. dili 1. hayli mesafe. 2. iyi bir çare/yol.